Gündem İstanbul Sözleşmesi derhal uygulanmalı!

İstanbul Sözleşmesi derhal uygulanmalı!

23.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

›› Bıçaklanan, darp edilen, kurşun yağmuruna tutulan, parçalanan bedenleri yakılan kadınlar... Birbirinden dramatik hikâyeler içeren cinayetlerin her biri istatistikte bir rakam olmanın ötesine geçemiyor... ›› Yılın ilk on ayında 346 kadının katledildiği Türkiye’de katillere verilen cezalar ise yasal boşluklar nedeniyle kuşa dönüyor. Kadına karşı şiddeti önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi ise rafta duruyor...

İstanbul Sözleşmesi derhal uygulanmalı

Umut Vakfı’nın verilerine göre 2015 yılının ilk 10 ayında 346 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Vakfın verilerine göre 2014’te 306 kadın ve onları korumaya çalışan yakınlarıyla birlikte 314 kişi öldürülmüştü, 136 kadın ve yakını yaralanmıştı. 2015’in ilk 10 ayında öldürülen kadınların sayısı daha yıl bitmeden 2014’ü geride bıraktı. Eşlerini öldüren 46 erkek ise cinayetten sonra intihar etti.

Haberin Devamı

Bu rakamların içinde ağır yaralı kurtulan kadınlar yok, o kadınların akıbeti de bilinmiyor.İntihara sürüklenen, intihar etmiş süsü verilen kadınlar da yok. Sadece cinayetlerin sıralandığı bu listede tacize uğrayan, dayak yiyen, tehdit edilen kadınlar, istismara uğrayan çocuklar da yok.

Kadına yönelik şiddetle ilgili savlardan biri, şiddetin teşhir edilmesinin şiddet eylemlerinin artmasından başka bir işe yaramadığı. Ancak bu yöndeki görüşleri aktaranlar, her an ölüm tehdidiyle yaşayan, yaşamları cehenneme dönüşmüş kadınlarla ilgili ne yapılacağı konusunda herhangi bir öneriye sahip değil. Oysa özellikle devletin kadına yönelik şiddeti teşvik ve tasvip edici tavrına karşı geliştirilen mücadelenin tanığı ve sahibi olanlar biliyor ki bütün kazanımlar bu yollarla elde edildi. Henüz 10 sene önce tecavüz ettiği kadınla evlenen sanıklar ceza almaktan kurtulurken, kadın katillerine yönelik bütün indirimler uygulanırken, bütün cinayetlerde ve şiddet vakalarında kadının “namusu” üzerinden soruşturmalar yürütülürken yasal kazanımlar elde edilmesini bu mücadele biçimi sağladı. Elbette inkar etmemek gerekiyor; hâlâ yeterli olmayan yasal düzenleme değişiklikleri yapılırken, uygulamada da direncini koruyan mahkemeler yeni yöntemler geliştirdi. İyi hal indirimi vermemek için cinayetin nitelikli biçimde işlenmediğini savunup indirimi daha en baştan yapmak, öldürülen kadının sosyal medya hesaplarını, cep telefonunu araştırarak “tahrik” unsuru bulmaya çalışmak, “saygın tutum” adı altında indirim hükümlerine başvurmak, katilin aşırı sevgisinin tesiri altında öldürdüğünü savunmak bunlardan sadece son dönemde kamuoyuna yansıyan birkaçı.

Haberin Devamı

Kararlı ve net duruş şart

Özgecan Aslan cinayeti gibi tüm toplumun “amasız, fakatsız” tepki gösterdiği bir olayla karşılaşan mahkemeler ve savcılar ise aslında bütün vakalarda göstermeleri gereken tavrı gösteriyor. Bu yöntem, cezaevine giren sanıkların iyi hal indirimi almaya yönelik tutum geliştirmesine, öldürülen kadınların da bir anda mahkemelerde yargılanan kadınlara dönüşmesine yol açıyor. Mahkemelerde anlayış değişikliğini sağlamanın güçlüğü, kadın örgütlerini yasal zorunluluk çağrısında bulunmaya itiyor. Kadına yönelik şiddet vakalarında indirimlerin kaldırılması, töre-namus cinayeti ayrımının kaldırılması çağrılarının kaynağı uygulamadaki sorunlar. Türkiye’nin ilk imzacısı olmakla ve en büyük kentinin adını taşımasıyla övündüğü uluslararası İstanbul Sözleşmesi ise oracıkta duruyor. Hiçbir mahkeme, bugüne kadar sözleşmeyi esas alarak cezalandırma yapmadı.

Haberin Devamı

Sığınma evleri zorunlu

İstanbul Sözleşmesi, kolay erişilebilir sığınmaevleri kurulmasını, tıbbi destek sağlanmasını da zorunlu kılıyor. Mağdurun tazminat hakkını, devletin yükümlülüklerini çok açık biçimde düzenliyor. Çevrenin kadına yönelik baskı uygulanmasından zamanaşımının bu suçlarda uygulanmamasına kadar çok etraflıca yapılmış bir düzenleme bu. Bu yüzden sözleşme orada dururken belki yeni yasal düzenlemeler istemek bile çok manalı değil. Ancak Türkiye’deki uluslararası sözleşmeleri uygulamama eğilimi nedeniyle kadın örgütleri zorunlu olarak TCK’da değişiklik ısrarlarını sürdürüyor. Ne acıdır ki uygulayıcıların tutumları bir türlü değiştirilemediğinden mücadele de zorunlu olarak buraya endeksleniyor. Kadınlar da eskisinden daha gür sesle söylüyor: “İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayın.”

Haberin Devamı

O imzalar neden atıldı?

İstanbul Sözleşme anayasaya göre net biçimde Türkiye için bağlayıcı şu hükümleri içeriyor:

- İster kamusal ister özel alanda meydana gelsin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma kadına yönelik şiddet sayılır.

- Eski veya şimdiki eşler veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet aile içi şiddet sayılır.

- Cinsiyetten dolayı maruz kalınan, kadınları aşırı biçimde etkileyen şiddet, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sayılır.

- Tehdit veya zorlama yoluyla kişinin psikolojik bütünlüğüne zarar verenler de şiddet göstermiş sayılır.

- Cinsel şiddet, rıza gösterilmeden yapılan cinsel eylemlerdir.

- Kültür, örf ve adet, gelenek, din veya sözde namusun herhangi bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmaz.

- Suçun, eş, önceki eş, partnere karşı işlenmesi ya da tekrarlanması halinde ceza artırımı sağlanır.

Yazarlar